REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi: Duyurular
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif
<p><strong>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi </strong>(e-ISSN: 2718-0344, ISSN: 2717-9842), 2020 yılında yayın hayatına girmiş hakemli bir dergidir ve yılda üç kez Ekim, Şubat ve Haziran aylarında yayımlanır.</p> <p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Dergimiz küresel olarak akademik alanın daraldığı, sosyal bilimlerin “ikincil” olarak görüldüğü, “gerçek” ötesi tartışmalarının ve bilim karşıtlığının yaygınlaştığı bu dönemde; eleştirel bir bakış açısına sahip çalışmalara yer verecek, kendini daimi olarak “öğrenci” gören tüm araştırmacıların, akademisyenlerin çalışmalarını özgürce kamuoyuyla paylaşacağı bir ortam oluşturmayı hedefliyor.</p> <p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Aslında bilim insanlarının kendisiyle yüzleşmesinin, araştırma sorununun oluşturulmasında ve araştırmalarının yürütülmesindeki sorunlarının ve çözüm tercihlerinin kendisini nasıl dönüştürdüğünü serbestçe paylaşabilmesinin de öğrencilerimize bırakacağımız en önemli miraslardan biri olacağını düşünüyoruz.</p> <p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi, açık erişim politikasını destekler, dolayısıyla yayınlanan yazıların yazarlar ve okuyucular tarafından paylaşılmasını teşvik eder.</p>tr-TRMakale Çağrısı: Çoklu Krizler Çağında Dayanıklılık - Cilt 6 Sayı 1 (2025): Şubat
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/32
<p>Dünyanın çeşitli şekillerde karşı karşıya kaldığı çoklu krizler kavramsal olarak, temeline iklim krizini alan bir yaklaşımla Morin ve Kern (1993) tarafından ‘çok yönlü kriz’ olarak tanımlanıyor: “…diğerlerinin tamamını altına alacak bir numaralı bir sorun ortaya çıkartamıyoruz; hayati olan tek bir sorun yok, birçok sorun var ve bu bir numaralı hayati sorunu oluşturan sorunların, çatışmaların, kontrol edilemez süreçlerin, gezegenin genel krizlerinin karmaşık ve karşılıklı bağımlılığıdır...” Bu karşılıklı bağımlılık, iç içe geçen ve birbirinden beslenen, birbirinin sonucu ve/veya aynı zamanda sebebi olabilen krizler gelişmekte olan ülkeler için olduğu kadar gelişmiş ülkeler için de büyük sorunları beraberinde getiriyor. Bu eş zamanlı, çok boyutlu, etkisi de şiddeti de her geçen gün artan krizleri aşmanın temelini ekonomik, toplumsal ve ekolojik dirençliliği ‘eş zamanlı’ arttırmak oluşturuyor. Bu imkânsız üçleme gelişmiş ülkeler ve ekonomiler için farklı şekillerde ortaya çıkarken az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde farklı şekillerde yaşanıyor. Pandemi sonrası dünyada iklimin, kapitalizmin, demokrasinin, suyun, gıdanın, enerjinin, savaş ve çatışma ortamlarının yarattığı krizlerin refah üzerindeki olumsuz etkileri, teknolojik gelişmeler başta olmak üzere tüm bu değişim ve dönüşüm içinde uluslarararası aktörlerin ve devletin rolünü yeni baştan düşünmeyi zorunlu kılıyor.</p> <p>Bu açmazların içinde Türkiye, bir yandan pandemi sonrasında derinleşen ekonomik krizle ve öte yandan da ekonomik, ekolojik ve toplumsal etkileri zaman içinde daha belirginleşerek derinleşecek 6 Şubat Maraş ve 20 Şubat Hatay Depremlerinin ardında bıraktığı gerçeklerle yüzleşiyor. İçinde bulunduğu coğrafyada seller, yangınlar, kuraklık ve benzer pek çok iklim temelli afet ve savaş başta olmak üzere tüm siyasi gelişmelerin etkisiyle göç ile tam da çoklu kriz olarak adlandırılabilecek bu süreç gittikçe daha da karmaşık hale geliyor.</p> <p>Sosyal bilimciler açısından uzun yıllar boyunca sayısız araştırmaya konu olacak bu dönemin, çoklu krizler çağının temel tartışma eksenlerinden birini kimi zaman dirençlilik olarak da adlandırılan “dayanıklılık” oluşturuyor. Dayanıklılık, çok disiplinli, çok boyutlu yaklaşımlarla fiziksel, ekonomik, mali, sektörel, kurumsal, psikolojik, toplumsal, kentsel, bölgesel, ekolojik olarak sınıflandırılıyor, tartışılıyor ve analiz ediliyor.</p> <p><strong>Çoklu Krizler Çağında Dayanıklılık Özel Sayısı</strong>, ekonomik, politik, ekolojik ve toplumsal kırılganlıkların yerel, bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde, ne tür dirençlilik politika ve önlemleri gerektirdiğine ilişkin tartışmalara odaklanıyor.</p> <p>Bu sayıda akademik düşünce ve arayışı, kamu politikalarının tasarımından sivil toplum aktivizminin gelişimine; iş dünyasının rollerinden merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluklarına kadar pek çok konuda tartışmaya ve çözüm üretmeye yönlendirmek istiyoruz. Bilgi düzensizliklerinin de katkısı ile görmezden gelinen gerçekleri tartışmak, çoklu krizlerin kaçınılmaz sonucu olan çok katmanlı eşitsizlikleri gündeme almak ve dirençli toplum, ekonomi ve ekoloji oluşturmaya ilişkin yeni sorular sormaya davet ederken, bunlarla sınırlı olmamak üzere, odaklanmak istediğimiz alt temaları şu şekilde ifade edebiliriz:</p> <ul> <li>Dayanıklılık ekseninde kavramsal tartışmalar, alternatif yaklaşımlar ve modeller</li> <li>Toplumsal ve ekonomik kalkınma aşamalarında direnç ve dayanıklılık ve eleştirel yaklaşımlar</li> <li>Çoklu krizlerin başta kırılgan gruplar olmak üzere farklı toplumsal kesimlere etkileri ve toplumsal dayanıklılık</li> <li>Toplumsal dayanıklılığın çok aktörlü ve kapsayıcı tasarımı</li> <li>Ekonomik dayanıklılığın adil ve erişilebilir tasarımı</li> <li>Ekolojik dayanıklılığın çok katmanlı tasarımı</li> <li>Kentsel, bölgesel, sektörel ve kurumsal dayanıklılık</li> <li>Kritik kentsel altyapılar ve bölgesel kırılganlıklar</li> <li>Teknolojinin afet başta olmak üzere çoklu krizlerle mücadelede kullanımına ilişkin yenilikçi yaklaşımlar</li> <li>Afete hazırlık, mücadele ve iyileştirme süreçlerinde sosyal, ekonomik, ekolojik dayanıklılık</li> <li>Afet riskini azaltmaya ve yönetmeye ilişkin yenilikçi yaklaşımlar</li> <li>Afet sonrası çevre odaklı yeniden yapılanma ve katılımcılık odaklı sosyal yapılanma</li> </ul> <p><strong>Sayı Editörleri: Murad Tiryakioğlu, Pınar Uyan Semerci</strong></p> <p><strong>Makale gönderimi için son tarih: 20 Aralık 2024</strong></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-10-18Sanatçılar için Açık Çağrı: Sayı 5(3)
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/31
<p>Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi, her sayının dosya teması çerçevesinde en az 300 DPI olmak kaydıyla dikey 19x24 cm boyutları ile orantılı resim formatında olacak şekilde görsel çalışmalarınızı beklemektedir. Bu görsel eser ile ilgili 300 kelimeyi aşmayacak kısa manifestolarınızı da iletebilirsiniz. Görsel ve Manifest başlığı altında kısa metin derginin internet sitesinde ve basılı derginin arka kapağında yer alacaktır.</p> <p><strong>Kampüste Nasılız? Günümüz Üniversitelerine Çok Katmanlı Bakışlar</strong> dosya temalı Ekim 2024 sayısı için başvuruların <a href="mailto:reflektif@bilgi.edu.tr">reflektif@bilgi.edu.tr</a> e-posta adresine 15 Eylül 2024 tarihine kadar iletilmesi gerekmektedir.</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-07-24Makale Çağrısı: Kampüste Nasılız? Günümüz Üniversitelerine Çok Katmanlı Bakışlar - Cilt 5 Sayı 3 (2024): Ekim
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/30
<p>2020’li yıllarda küresel ve yerel olarak çoklu krizleri ve dönüşümleri deneyimliyoruz. Süregiden iklim krizinin etkileri, Covid-19 pandemisi, göç süreçleriyle ilgili toplumsal gerilimler, siyasi krizler, ekonomik eşitsizlikler ve krizler, dijitalleşme ve yapay zekanın hızla eğitim hayatına girişi gibi birçok kritik meselenin etkileri üniversite kampüslerinde kesişiyor. Bunlara ilaveten Türkiye’de Şubat 2023 depreminin üniversitelere etkisini de göz ardı etmemek gerek. Yaşam koşullarının, kaynakların, gelecekten beklentilerin değişmiş ve değişiyor olduğu bu dönemde üniversite öğrencileri, akademisyenler, idari personel ve üniversite yönetimleri kendilerini hızla uyumlanmaları beklenen çoklu dönüşüm süreçlerinin ortasında buldu.</p> <p>İçinde bulunduğumuz fiziki, toplumsal, siyasi ve ekonomik bağlamlar geleceği görmeyi güçleştiriyor. Bu öngörülemezlik kimi durumlarda ruh halimizi etkiliyor, hevesimizi ve cesaretimizi kırabiliyor. Artan kaygılar, isteksizlik, yorgunluk, haksızlığa uğramışlık hisleri sabah kalkıp kampüse gelmeyi zorlaştırıyor ve üniversite kurumuyla ilişkimizin anlamına dair sorgulamalara kapı aralıyor. Bununla birlikte üniversitenin, hem eğitim-öğretim süreçleri hem de araştırma süreçleri kapsamında kritik bir rolü var. Üniversite, bir yandan bu krizlerin etkilerini deneyimlerken, bir yandan da bu krizleri adlandıracak, anlamlandıracak ve çözüm yolları önerecek olan alanyazını ve yeni araçları üretecek olan kurum olarak halen önemli.</p> <p>2000’lerin başlarında akıllı teknolojilere doğmuş olan kuşağın kendine has öğrenme şekli, hassasiyetleri ve beklentileri ile üniversitelere öğrenci olarak gelişi ve geleneksel üniversite eğitiminin sunabildikleri tartışılmaktayken pandemi ile uzaktan eğitim ani ve zorunlu olarak üniversite deneyimlerini dönüştürdü. Yakın zamanda ise yapay zeka, heyecanı ve korkuları ile kampüs gündeminin ortasına düştü. Eksik kurumsal kapasiteye rağmen ivme kazanan uluslararasılaşma ve toplumdaki göç süreçlerine ilişkin gerilimlerin kampüslere yansımaları üniversitelerin farklılıklarla karşılaşma alanları olarak deneyimlenebilmesini sınırlandırdı. Siyasi alanda demokratik kurumların güç kaybı ve akademik özgürlüklere ilişkin süregiden kısıtlamalar üniversitelerin farklı fikirlerin tartışma mekanı olma özelliğini ciddi biçimde aşındırdı. Ekonomik zorluklar ve belirsizlikler üniversite çalışanlarının ve öğrencilerin hem yaşam koşullarını hem de gelecek beklentilerini olumsuz etkiledi. Bu etkiler birleşerek hepimizi, yükseköğretimde ruh sağlığımızı, akademik motivasyonumuzu, eğitim ve değerlendirme yöntemlerimizi, kurumların yapılarını ve müfredatları yeniden düşünmeye yönlendiriyor. </p> <p>Bütün bu noktaları akılda tutarak, <em>Reflektif</em>’in <strong>“Kampüste Nasılız? Günümüz Üniversitelerine Çok Katmanlı Bakışlar”</strong> başlıklı dosyasıyla kampüslerin tüm bileşenlerinin ruhsal ve akademik iyilik halleri ve iyileşme yolları üzerine birlikte düşünmeyi hedefliyoruz. Başka bir ifadeyle, sosyal, siyasal ve ekonomik makro süreçlerin kampüslere etkilerine odaklanan bir dosya hedeflemekteyiz. Mümkün olduğunca üniversitenin farklı bileşenlerine odaklanan çalışmaların yer alacağını umduğumuz bu dosyanın niceliksel, niteliksel ve karma yöntemli çalışmalara açık olduğunu da vurgulamak isteriz.</p> <p>Bu çerçevede, aşağıdaki temalara odaklanan ama bunlarla sınırlı kalmayarak bu çağda yükseköğretimdeki sorunları ve çözüm önerilerini odağa alan makaleleri bu sayıya davet ediyoruz.</p> <ul> <li><strong>Üniversite Öğrencisinin İyi Olma Hali </strong><em>(Öğrencilerin üniversite eğitimine dair motivasyonu ve deneyimi; kampüslerde değişen ruh sağlığı ihtiyaçları; iyi olma halini destekleyecek politikalar ve koruyucu/önleyici çalışmalar, üniversiteden ayrılanlar ve ne eğitimde ne istihdamda olanlar)</em></li> <li><strong>Akademisyenin ve İdari Personelin İyi Olma Hali </strong>(<em>Üniversitede çalışanların mutsuzlukları: performans baskıları, mobbing ve hiyerarşiler; akademisyenlerin ve idari personelin motivasyonu ve deneyimi; iyi olma halini destekleyecek politikalar ve koruyucu/önleyici çalışmalar</em>)</li> <li><strong>Siyasi Gündemler ve Üniversite</strong> (<em>Akademik özgürlükler; siyasetin temsil kapasitesindeki azalmanın kampüslere yansıması; kampüslerde kutuplaşma)</em></li> <li><strong>Ekonomik Gündemler ve Üniversite</strong> <em>(Ekonomik belirsizlik ve gelir dağılımı dengesizliğinin kampüslere etkileri; kira krizi, barınma imkânları ve üniversite deneyimi; dijitalleşmenin getirdiği erişim eşitsizlikleri)</em></li> <li><strong>Uzaktan Eğitim </strong>(<em>Öğrencilerin ve akademisyenlerin uzaktan eğitim deneyimleri; farklı uzaktan eğitim araç ve yöntemlerinin akademik motivasyon, deneyim ve başarıya etkisi</em>)</li> <li><strong>Üniversitede Yapay Zeka</strong> (<em>Yükseköğretimde yapay zeka araçları ile ilgili öğrenci ve akademisyen deneyimi; öğrenme ve değerlendirme aracı olarak yapay zekanın etkililiği; etik kodlar; iyi kullanım örnekleri)</em></li> <li><strong>Çağdaş Müfredat ve Ders Yapılanmaları </strong><em>(Öğrencilerin değişen bilgi ile ilişkilenme biçimleri ve bunu karşılayabilecek müfredatlar; müfredata feminist müdahaleler; müfredat bağlamında dekolonizasyon tartışmasını Türkiye’de düşünmek</em>;<em> dijital portfolyolar, oyunlaştırma gibi farklı ders değerlendirme yöntemleri)</em></li> <li><strong>Deprem ve Üniversite</strong> (<em>Depremin üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin ve idari personelin ruh sağlığına etkisi; kampüste birincil ve ikincil travmatizasyon</em>)</li> <li><strong>Pandemi ve Üniversite</strong> (<em>Pandeminin</em> ü<em>niversite öğrencilerinin, akademisyenlerin ve idari personelin ruh sağlığına etkisi; pandemi sonrası kampüslere dönüş deneyimi</em>)</li> <li><strong>Kampüste Sürdürülebilirlik </strong><em>(Yenilenebilir enerji kaynakları, atık yönetimi, su koruma, yeşil bina gibi konularda farkındalığının kampüste öğretilmesi ve uygulanmasına dair deneyimler ve öneriler; kapsayıcılık, fırsat ve hak eşitliği gibi sosyal sürdürülebilirlik konularının kampüste öğretilmesi ve uygulanmasına dair deneyimler ve öneriler) </em></li> <li><strong>Kampüste Kapsayıcılık ve Uluslararasılaşma</strong> (<em>Bir karşılaşma mekânı olarak kampüs: Erasmus deneyimleri ve ötesi; YÖS sistemi ve kampüse etkileri; üniversitelerin uluslararasılaşma altyapısı ve iyileştirme önerileri; öğrencilerin algı, deneyim ve ilişkileri; kampüste ayrımcılık, kampüslerde kapsayıcılık alanında uygulama deneyimleri ve önerileri)</em></li> <li><strong>Yükseköğretimin Sonrası</strong> (<em>Lisans, yüksek lisans ve doktora diplomalarının mesleki, ekonomik ve itibar anlamında getirileri; zor kulvar: doktora öğrenciliği; iş dünyasının günümüz üniversite mezunu ile ilişkisi</em>)</li> <li><strong>Çetrefilli Bir Süreç: Akademik Kariyer </strong><em>(Akademik yükseltme süreçleri; fon ve kaynaklar; yayın süreçleri)</em></li> </ul> <p><em> </em></p> <p><strong>Sayı Editörleri: Alev Çavdar, Ömer Turan</strong></p> <p><strong> </strong><strong>Makale gönderimi için son tarih: 15 Temmuz 2024</strong></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-04-03Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi Lansman: Yapay Zekanın Toplumsal Etkileri
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/29
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-02-21Sanatçılar için Açık Çağrı: Sayı 5(2)
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/28
<p><em>Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi</em>, her sayının dosya teması çerçevesinde en az 300 DPI olmak kaydıyla dikey 19x24 cm boyutları ile orantılı resim formatında olacak şekilde görsel çalışmalarınızı beklemektedir. Bu görsel eser ile ilgili 300 kelimeyi aşmayacak kısa manifestolarınızı da iletebilirsiniz. <strong>Görsel</strong> ve <strong>Manifest</strong> başlığı altında kısa metin derginin internet sitesinde ve basılı derginin arka kapağında yer alacaktır.</p> <p><strong>Eleştirel Hayvan Çalışmaları</strong> dosya temalı Haziran 2024 sayısı için başvuruların<a href="mailto:reflektif@bilgi.edu.tr"> reflektif@bilgi.edu.tr</a> e-posta adresine 15 Mayıs 2024 tarihine kadar iletilmesi gerekmektedir. </p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-02-16Makale Çağrısı: Eleştirel Hayvan Çalışmaları - Cilt 5 Sayı 2 (2024): Haziran
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/27
<p>2000’li yıllardan bu yana sosyal ve beşeri bilimlerde “Hayvan Dönemeci” (<em>The Animal Turn</em>) olarak da adlandırılan, insan ve insan-olmayan hayvanların ilişkilerine yönelik giderek artan ve alanın teorik ve metodolojik çehresini geri dönülmez biçimde dönüştüren son derece heyecan verici akademik bir ilgiye tanık olmaktayız. Bu ilginin hem nedeni hem sonucu olarak insan-olmayan hayvanların yaşamdaki türlü çeşit faillikleri de giderek daha fazla tanınmakta. Bununla beraber, Steve Best’in 2007 tarihinde yayımladığı “The Rise of Critical Animal Studies” ("Eleştirel Hayvan Çalışmalarının Yükselişi") başlıklı makalesinde de tespit ettiği gibi, ana akım hayvan çalışmaları sık sık salt teoriye fazlaca gömülerek depolitize olabiliyor ve insan-olmayan hayvanları konu edinirken, içinde bulundukları somut, maddi koşullardan koparabiliyor. Best ise eleştirel teoriden etkilenerek ana akım hayvan çalışmalarına eleştirel bir mesafe alıyor ve bizi teori ile pratiğin birbirinden kopmadığı, entelektüel üretimin kamusal alandaki eylemlilikten ayrılamayacağı eleştirel hayvan çalışmalarına çağırıyor. </p> <p>Best’in 2007 tarihli manifestosundaki çağrısı, bizim de bu sayı için çağrımızın çıkış noktasını oluşturuyor. Eleştirel hayvan çalışmaları, insan olmayan hayvanlara karşı türcülüğün ve yapısal şiddetin, gerek tahakküm ideolojileri ve ilişkilerinden gerekse kapitalizmden ayrı ele alınamayacağını, türcülüğün ırkçılık, cinsiyetçilik, sağlamcılık gibi diğer ayrımcılık formlarıyla iç içe geçmiş olduğu kabulünden hareket ediyor. Bu kabulü ilk anlamıyla “hayati” addederek şuradan başlıyoruz: Hayvan çalışmaları alanındaki akademik üretim, her zaman “eleştirel” olmalıdır. Hayvan sömürüsünün gündelik hayatı sarmış ve normalleştirilmiş olan şedit görünümünün sona erdirilmesi amacından kopmamalı, insan ve insan olmayan hayvanlar arasında ihtimam, merak, açıklık ve özene dayalı dayanışma ağlarının örülmesine önayak olmalı ve yaşamın her zaman çoklu türler yoldaşlığında bir birlikte-yaşam olduğunu hatırlatarak (Haraway, 2010) bunun etik yükümlülüklerini tartışmalıdır. Bu anlamda, eleştirel hayvan çalışmaları, insanların insan olmayan hayvanlarla bir ortakyaşam içerisinde serpilip gelişmesine olanak tanıyan yeni ilişkilenme tarzlarının da izini sürmeye bir davet, insan olmayan hayvanlara karşı yaşamsal sorumluluklarımızı yeniden düşünmeye dair bir öneridir. Bu davet ve önerinin, Türkiye’de sokak köpeklerinin maruz bırakıldığı sistematik şiddet ikliminin hüküm sürdüğü şu günlerde, özellikle etik bir yükümlülüğe dönüştüğüne de inanıyoruz. Bugün akademik üretim yerel ölçekte, hayvan barınakların kötü koşullarından, ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerde günbegün yenileri açılan hayvan deneyi uygulama merkezlerinden, sokak köpeklerinin yasaya aykırı olmasına rağmen toplatılmasından, sokak hayvanlarının bakımını üstlenen insanların hedef gösterilmesinden, 6 Şubat depremi/sonrasındaki deneyimden ve depremin aynı şehirleri paylaştığımız hayvanlar üzerindeki etkilerinden, küresel ölçekte ise hayvan bedenlerini birer hammaddeye indirgeyen endüstriyel kapitalizmden, küresel gıda politikalarından, endüstriyel atıkların hayvanların yaşam alanlarına verdiği kalıcı hasardan ve endüstriyel hayvansal tarımın küresel iklim krizi üzerindeki etkilerinden bağımsız gerçekleştirilemez. Eleştirel hayvan çalışmalarının öneri ve davetini bu ölçeklerde daha adil ve ihtimamlı bir şimdi ve gelecek için hatırlamaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Akademik üretimi bu ihtiyaca cevap vermeye, yaşamı paylaştığı, yaşamı birlikte-kurduğu hayvanlara merak, özen ve açıklıkla dönüp bakmaya, emin olduğu insan merkezli bilme ve görme ezberlerinden sökülmeye davet ediyoruz! </p> <p> </p> <p><strong>Özel sayıda makalelerin odaklanabileceği sorular şu şekilde sıralanabilir:</strong></p> <ul> <li>Hayvan refahı ve hayvan hakları kuramlarına eleştirel yaklaşımlar</li> <li>Eleştirel hayvan çalışmaları, feminist / ekofeminist ve queer yaklaşımlar</li> <li>Türkiye'de eleştirel hayvan çalışmaları</li> <li>Sosyal ve beşeri bilimler, teori, metodoloji ve insan merkezlilik eleştirisi</li> <li>Eleştirel hayvan çalışmaları ve eleştirel pedagoji</li> <li>Vejetaryen / vegan aktivizm, endüstriyel hayvancılık ve gıda politikaları</li> <li>Edebiyat ve eleştirel hayvan çalışmaları</li> <li>Sinema ve eleştirel hayvan çalışmaları</li> <li>Güncel sanat ve eleştirel hayvan çalışmaları</li> <li>Posthümanist hayvan çalışmaları</li> <li>Eleştirel hayvan tarihi</li> <li>Eleştirel hayvan coğrafyası</li> <li>Eleştirel hayvan felsefesi ve etiği</li> <li>İnsan-merkezli olmayan hak ve yurttaşlık kuramları</li> <li>Eleştirel teori ve hayvanlar</li> <li>Biosemiyotik ve zoosemiyotik</li> </ul> <p> </p> <p><strong>Sayı editörleri: Karun Çekem, Özlem Güçlü</strong></p> <p><strong>Makale gönderimi için son tarih: 14 Nisan 2024</strong></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-02-01Reflektif TRDizin’de…
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/26
<p>Ekim 2020’de yayın hayatına başlayan, küresel olarak akademinin daraldığı ve sosyal bilimin önemsiz olarak görülüp göz ardı edildiği bir dönemde amacını sosyal bilimlere disiplinlerarası ve eleştirel bir bakış açısı getirmek olarak tanımlayan REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi, 2023 yılından itibaren TRDİZİN tarafından endekslenmeye hak kazandı.</p> <p>Şubat 2024’te beşinci cildinin ilk sayısını çıkaracak olan REFLEKTİF bu süreçte yayınlanan 10 sayısında toplam 127 makaleye ve 200'den fazla yazara ev sahibi oldu. Açık bilim perspektifiyle bilimsel bilgiyi herkesin erişebileceği bir şekilde sunmayı hedefleyen REFLEKTİF’in bütün sayılarına internet sitesi aracılığıyla erişmek mümkün. Ayrıca, REFLEKTİF’te yer alan makalelerin yazarlarıyla da yapılmış “podcast” yayınlarına da sosyal medya hesaplarımızdan erişilebilinir.</p> <p>TÜBİTAK ULAKBİM tarafından yürütülmekte olan TRDİZİN fen bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında makaleler içeren bibliyografik bir veritabanı olarak işlev görmekte, makalelerin tam metinlerine de erişilmesini sağlamaktadır.</p> <p>Ülkemizde üretilen bilimsel bilginin yaygınlaşmasını amaçlayan TRDİZİN’de yer almak REFLEKTİF’in disiplinlerarası ve eleştirel bakış açısının daha geniş bir kesime ulaşmasını sağlaması ve sürdürülebilirliği açısından önemli bir fırsat sunmaktadır.</p> <p>REFLEKTİF’in bir fikirden nitelikli bir disiplinler arası sosyal bilimler dergisine dönüşmesini sağlayan herkese, yayın kurulumuzuna, editörlere, yazarlara, hakemler ve teknik destek sağlayanlara teşekkür ederiz.</p> <p>REFLEKTİF’in bu yolculuğunda sizleri de aramızda görmek dileklerimizle...</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2024-01-19Makale Çağrısı: Yapay Zeka’nın Sosyal Hayata Etkileri - Cilt 5 Sayı 1 (2024): Şubat
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/25
<p>Yapay zeka teknolojilerinin hızla yaygınlaştığı bir dönemde, Üretken Yapay Zeka (Generative Artificial Intelligence), toplumsal yaşamın, kurumların ve bireylerin günlük faaliyetlerinin önemli bir parçası haline gelmektedir. Bu teknolojilerin sağladığı faydaların yanı sıra, beraberinde getirdiği etik ve toplumsal sorumlulukları ele almak, çağımızın en önemli konularından biridir.</p> <p>Yapay Zeka (YZ), ekonomik büyüme, sosyal kalkınma, insan refahı ve güvenliği için büyük potansiyel taşımaktadır. Ancak, bu potansiyelin gelişim sürecinde göz ardı edilen kritik bir boyut bulunmaktadır. Yapay Zeka tartışmalarının verimlilik ve kar odaklılık boyutuna odaklanması, toplumun dokusu üzerinde yaratabileceği muhtemel tahribatlara yeterince dikkat edilmemesiyle sonuçlanmaktadır. Bu eksiklik, toplumun yapay zekanın getirdiği değişimlere uyum sağlama ve hazırlanma kapasitesinde ciddi boşluklar yaratmakta ve bireylerin yeteneklerini geliştirme konusunda yetersiz yatırımlarla sonuçlanmaktadır. Bu ise hızla artan ve derinleşen eşitsizliklerin doğmasına yol açmaktadır.</p> <p>Günümüzdeki gelişim çizgisi, YZ teknolojilerinin iş süreçlerine ilişkin otomasyonun kapsamını ve hızını artırdığını göstermektedir. Buna bağlı olarak YZ teknolojileri işgücünü üretim sürecinin dışına iterken, bir yandan da sektörel yoğunlaşmanın artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu türden “beklenmedik etkilerin” teknolojik gelişmenin doğasına içkin bir sorun mu yoksa gelişmenin yanlış bir patikaya girmesinden kaynaklanan bir sorun mu olduğu tartışma konusudur (bkz. Acemoğlu, <em>Redesigning AI -Work, Democracy, and Justice in the Age of Automation </em>ve Acemoğlu, Koster ve Özgen “Robots and Workers: Evidence from the Netherlands”). Diğer yandan, YZ’nın tasarım ve kullanım tarzlarının güvenlik, gizlilik ve denetim konularında geniş çaplı bir etkiye sahip olabileceği de tartışılmaktadır (bkz. Kazim & Koshiyama, “A high-level overview of AI ethics”).</p> <p>Bu tartışmalı konular, teknolojinin gelişmesi ve yaygınlaşmasının hızına ayak uydurabilecek mevcut yasa ve düzenlemelerin genellikle eksik olduğu bir dönemde ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, tüm teknolojik gelişmeler gibi yapay zekanın da tarihsel bağlamı içerisinde ele alınması ve toplumsal, kültürel ve siyasi karşılıklarının bu tarihsel bağlam ışığında analiz edilmesi gerekmektedir. Teknolojiyle gerek bireysel gerekse toplumsal olarak kurulacak ilişkinin sıhhati ancak böyle bir analizle sağlanabilir. Üretken yapay zeka konusunda derinlemesine araştırmaların ve tartışmaların yayılmasına öncülük etmek, en iyi uygulamaların ve standartların belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır.</p> <p>Bu çağrı metniyle, yapay zeka teknolojilerinin sosyal yaşama olan etkilerini inceleyen yenilikçi makaleleri bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Aşağıdaki üç ana tema etrafında odaklanan makaleler özellikle ilgi çekici olacaktır:</p> <ul> <li>Yapay Zeka ve Dezenformasyon: Yapay zeka, dezenformasyonla mücadelede önemli bir potansiyele sahiptir. Bu tema altında, yapay zekanın enformasyon doğrulama süreçlerindeki rolünü, mevcut uygulama sınırlamalarını ve yapay zeka tabanlı teyitçilik sistemlerinin geliştirilmesi için gerekenleri tartışan makaleler özellikle aranmaktadır.</li> <li>Akademi ve Yapay Zeka: Yapay zeka, sosyal bilimler araştırmalarında yeni fırsatlar ve zorluklar sunmaktadır. Bu tema altında, yapay zekanın sosyal bilimlerde nasıl kullanılabileceğini, mevcut uygulamaların nasıl geliştirilebileceğini ve yapay zeka tabanlı araştırmaların sosyal bilimler disiplinine katkılarını ele alan makaleler beklenmektedir.</li> <li>“Sorumlu Yapay Zeka” (Responsible AI): Yapay zeka, insanlığın karşı karşıya olduğu birçok önemli soruna çözüm sunma potansiyeline sahiptir. Ancak, yapay zekanın potansiyel riskleri ve etik boyutları da dikkate alınmalıdır. Bu tema altında, yapay zekanın sorumlu bir şekilde geliştirilmesi ve kullanılması için gereken politika ve uygulamaları tartışan makaleler önemlidir.</li> </ul> <p> </p> <p><strong>Değerlendirme Kriterleri:</strong></p> <p>Makaleler, aşağıdaki kriterlere göre değerlendirilecektir:</p> <ul> <li>Orijinallik: Makalelerin, yapay zeka ve sosyal bilimler alanında yeni ve özgün bir katkı sunması beklenmektedir.</li> <li>Derinlik: Makaleler, konuya ilişkin kapsamlı bir analiz ve tartışma içermelidir.</li> <li>Uygulama Potansiyeli: Makalelerin, yapay zeka ve sosyal bilimler alanındaki uygulamalara katkı sağlaması beklenmektedir.</li> </ul> <p> </p> <p><strong>Sayı Editörleri: Suncem Koçer, Erkan Saka, Haluk Levent</strong></p> <p><strong>Makale gönderimi için son tarih: 30 Aralık 2023</strong></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2023-10-11Sanatçılar için Açık Çağrı: Sayı 4(3)
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/24
<p><em>Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi</em>, her sayının dosya teması çerçevesinde en az 300 DPI olmak kaydıyla dikey 19x24 cm boyutları ile orantılı resim formatında olacak şekilde görsel çalışmalarınızı beklemektedir. Bu görsel eser ile ilgili 300 kelimeyi aşmayacak kısa manifestolarınızı da iletebilirsiniz. <strong>Görsel</strong> ve <strong>Manifest</strong> başlığı altında kısa metin derginin internet sitesinde ve basılı derginin arka kapağında yer alacaktır.</p> <p><strong>Bir İmkân Alanı Olarak Kültür</strong> dosya temalı Haziran 2023 sayısı için başvuruların <a href="mailto:reflektif@bilgi.edu.tr">reflektif@bilgi.edu.tr</a> e-posta adresine 15 Eylül 2023 tarihine kadar iletilmesi gerekmektedir. </p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2023-06-19Makale Çağrısı: Bir İmkân Alanı Olarak Kültür - Cilt 4 Sayı 3 (2023): Ekim
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/23
<blockquote> <p><em>Her şey farklı olabilirdi, her şey başka bir şekilde kavranabilir; özgürlük işte bunu ifade eder ve öngörür.</em></p> <p><em> </em>Isenberg, B. (2012).</p> </blockquote> <p> </p> <p>Türkiye’de kültür, son 20 yıldır siyasi iktidarın ülkeye biçmeye çalıştığı kimlik tasavvurunun en net görünüm aldığı ve bu tasavvurun tek hâkim durumuna gelmesi için sansürlemeden, yasaklamalara, tek elden ve tepeden yönetime ve popülist retoriğe kadar uzanan politikaların ve uygulamaların devreye sokulduğu bir alan halini aldı. Özellikle 2013’ten bu yana kültür alanında iktidar partisinin söylemi ve bu söylemden beslenen icraatları incelendiğinde, kültürün ele geçirilmesi, fethedilmesi gereken bir kaleymişçesine taşıdığı önemi görmek mümkün.</p> <p>Kültür muktedir olunması gereken ve söylenen sözlerin ve gösterenin tek bir kurguyu ifade ettiği bir alan olarak kurgulanmakta, zira kültür ile kimlik eş anlamlı düşünülmektedir. Kültür, kurulmak istenen “Yeni Türkiye”nin kimliği, aynası olacaktır, bunun için de ‘design’ edilmesi, tasarlanması gerekir. Siyasi iktidarın inşasını vaat ettiği “Yeni Türkiye” tasavvurunda, Tanıl Bora’nın (2018) liberal-muhafazakâr, restorasyoncu-muhafazakar ve Yeni Sağcılık olarak belirlediği çeşitli “dip akıntıları” mevcuttur. Farklı nüanslara sahip bu dip akıntıları “Yeni Türkiye” söylemini çeşitli şekillerde beslediler ve bu söylemin kültürel altyapısını, “muhafazakâr sanat” gibi, çeşitli kavramsallaştırmalarla kurmak için uğraştılar. 2014 yılında Başbakan Erdoğan’ın “Yeni Türkiye Yolunda” başlığı ile yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı kampanyası kültürel alanda belirginleşmeye başlayan kutuplaştırıcı söylemi ortaya koyuyordu. 3 Mart 2017’de yapılan 3. Milli Kültür Şurası açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan kültür alanında “iktidar olmak”tan söz ediyordu: “siyasi iktidar seçimle, oyla, sandıkla olunabilir; ama kültür iktidarı için çok daha farklı bir birikime, emeğe, çalışmaya, dirsek çürütmeye, alın teri dökmeye ihtiyacımız var”. Neden kültürde tek hâkim ses haline gelmek istediğinin cevabını Erdoğan çeşitli konuşmalarında veriyordu: kültür alanında “ülkesine ve milletine yabancı zihniyet” hâkim vaziyetteydi ve bu hakimiyetin sona erdirilerek yerine “yerli ve milli” bir zihniyetin iktidara getirilmesi gerekiyordu.</p> <p><em>Reflektif</em>’in bu sayısında ülkenin son yirmi yılına damgasını vuran iktidarın “Yeni Türkiye”sinin kültürel düzenini egemen kılmaya adanmış otoriter kültür siyaseti ve politikaları başlıklarını kültür ve sanat aktörlerinin otonomi mücadeleleri bağlamında inceleyen ve bu iklimin içinde kendilerine bağımsız varoluş imkânı yaratmaya çalışan kültür ve sanat vahalarını ele alan yazılara yer vereceğiz. Ülkenin dört bir yanında kültür ve sanat aktörleri varlıklarını devam ettirebilmek, kamusal alanda kültürel ve sanatsal ifadenin özgür ifadesini sürdürebilmek için çeşitli arayışlar içindeler. Özel tiyatrolar tarafından geliştirilen kooperatifleşme hareketi bu arayışlara önemli bir örnek teşkil ediyor. Mevcut iktidarın tek tipleştirici, muhafazakarlaştırıcı ve baskıcı kültür politikalarının yarattığı dışlayıcı ve kutuplaştırıcı ortama bir de COVID pandemisi, ekonomik kriz gibi sarsıntılarla karşılaşan ve tüm bu şoklar karşısında kırılganlığı artmış kültür ve sanat aktörleri nasıl ayakta kalmaya, seslerini nasıl çoğaltmaya ve sanat ve kültüre erişimi nasıl genişletmeye çalışıyorlar, sanat emekçilerinin haklarını nasıl savunuyorlar, bu soruları ele alan çalışmaların okuyucu ile buluşması bize göre çok önemli. Otonom sanatın Türkiye’de üretim ve erişim kanallarıyla dünyaya açık ve kültürel ifadelerin özgürlüğünü besleyecek bir ekosistem olarak varlığını sürdürebilmesi için ne tür kavramsal açılımlara ve kültür siyasetine ihtiyacımız olduğu sorusuna yönelik yeni yaklaşımları ortaya çıkarmamız gerekiyor. Ülkemizde kültürel tek tipleştirme zeminin daralması ve Türkiye’nin de taraf olduğu UNESCO 2005 Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi (2005) yaklaşımına uygun çok kültürlülüğün, eleştirelliğin ve bağımsız düşüncenin, otonom sanatın, özgür ifade imkânı bulabildiği bir ortamın gelişmesi çabalarında bu derleme çalışmamızın katkısı olmasını ümit ediyoruz.</p> <p> </p> <p><strong>Sayı Editörleri: Asu Aksoy, Burak Özçetin</strong></p> <p><strong>Makale gönderimi için son tarih: 20 Ağustos 2023</strong></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2023-06-12Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi Lansman Kent Hakkı, Kamusal Alan, Feminist Şehircilik
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/22
<p>Dergimizin yedinci sayısı lansman panelinin video kaydı: Kent Hakkı, Kamusal Alan, Feminist Şehircilik</p> <p> </p> <p><a title="eflektif Sosyal Bilimler Dergisi Lansman Kent Hakkı, Kamusal Alan, Feminist Şehircilik" href="https://www.youtube.com/live/Vb1UnCkyGp8?feature=share">https://www.youtube.com/live/Vb1UnCkyGp8?feature=share</a></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2023-06-07Makale Çağrısı: Yoksulluk, Eşitsizlikler ve Refah Devletinin Sınırları: Yeni bir Toplumsal Sözleşmenin Peşinde - Cilt 4 Sayı 2 (2023): Haziran
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/21
<p>Yoksulluk kavramı sosyal bilimcilerin gündeminde her daim yer almış ve yoksulluğu anlama ve ölçme çabaları farklı yoksulluk tanımlarını ortaya çıkarmıştır. Küresel ölçekte de yaygın olarak başvurulan “mutlak yoksulluk” tanımı insana yakışır bir yaşamın temel şartı olan geçim kaynağı, barınma, gıda, temiz içme suyu, sağlık gibi başlıca ihtiyaçlardan yoksun bırakılmaya işaret eder. Ancak, yoksulluk çok boyutlu ve karmaşık bir sosyal olgudur. Kapitalist ekonomilerin eşitsizlik üreten ve kriz tetikleyen yapısı içerisinde, temel ihtiyaçların karşılanmasının ötesinde, toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri göz önünde bulundurarak yoksulluğu anlamak ve analiz etmek gerekir.</p> <p>Yoksulluğun, yapısal eşitsizlikler ile ilişkisini kurabilmek için başvurulabilecek birçok yaklaşım olmasına rağmen “kesişimsel eşitsizlikler” ve “yaşam seyri” gibi kavramlar dinamik analizleri mümkün kılmaktadır. Kesişimsel eşitsizlikler kavramı, toplumsal cinsiyet, sınıf, ırk, etnik kimlik, cinsel yönelim, engellilik gibi eşitsizlik kategorilerinin kesişerek kendine özgü dinamikler ve sonuçlar doğurduğu düşüncesinden yola çıkar. Bu kavramsal yaklaşım, eşitsizlik yaratan unsurları birbirleriyle ilişkiselliği içinde değerlendirmeyi şart koşar. Kesişimsel eşitsizlikler toplumda ayrımcılık, sosyal dışlama, ötekileştirme, damgalama süreçleriyle de birlikte işler. Kurumsal yapılar ve refah devleti politikaları sınıf, toplumsal cinsiyet, ırk, etnik kimlik, yaş gibi sosyal kategorilerin bir eşitsizlik mekanizmasına dönüşmesine engel olabilmeleri bağlamında hayati önem taşır. Ayrıca bir toplumdaki eşitsizlikler bireylerin yaşam seyrini de belirler. Örneğin yaşama çocuk işçi olarak başlamak, yetişkinlikte korunmasız iş koşullarını ve yaşlılıkla güvencesiz emekliliği doğurabilir. Yaşam seyri yaklaşımı bireylerin yaşam döngülerinin toplumsal, politik ve ekonomik bir yapı içerisinde hayat bulduğuna dikkat çeker. Yaşam seyri, sınıf ve toplumsal cinsiyet gibi kategorilerden bağımsız düşünülemez.</p> <p>Bu bağlamda dinamik ve disiplinler arası yaklaşımlar, farklı grupların yaşadıkları eşitsizlikleri ve yoksulluk ile birlikte gelen kırılganlıkları anlamlandırabilmek ve politika önerileri sunabilmek için araştırmacılara geniş bir kavramsal çerçeve sunar. Bugün dünyada, orta ve alt sınıfların refahtan aldıkları payın gittikçe azaldığı, birçok hanenin borçluluk yükü altında ezildiği, üst üste binen kriz ortamında güvencesizlik halinin yaşamın her alanına sirayet ettiği gözlemleniyor. Bu süreç, derinleşen yoksulluk ve eşitsizliklere yönelik refah devleti yaklaşımlarını ve dönüştürücü sosyal politikaları yeni bir toplumsal sözleşme tahayyülü içinden düşünmemizi şart koşuyor. COVID-19 salgının yarattığı tahribat sonucunda yeni toplumsal sözleşme arayışları dünyada da yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı (Minouche Shafik, What <em>What We Owe Each Other: A New Social Contract for a Better Society</em>, 2021). Benzer biçimde iklim krizinin yol açtığı ve açacağı koşullar, bölgesel çatışmalar ve savaşlar, gerek sürdürülebilir refah rejimlerinin, gerekse küresel ölçekte müdahalelerin en kırılgan kesimler için dünya genelinde önemini gösteriyor.</p> <p><em>Reflektif</em>’in bu özel sayısında yoksulluğu çok boyutlu bir olgu olarak ele alan ve küresel krizlerin yarattığı dalgalanmalar sonucunda derinleşen eşitsizliklere odaklanan makalelere yer verilecektir. Makalelerin, kırılgan grupların (kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, mülteciler, engelliler gibi) yaşadıkları yoksulluk ve eşitsizlikleri tartışırken kesişimsellik ve yaşam seyri perspektiflerini dikkate alması ve disiplinler arası bir yaklaşım sergilemesi beklenmektedir. Ayrıca, makalelerin eğitim, sağlık, sosyal yardımlar gibi farklı kurumsal süreçlerde yaşanan eşitsizlikleri tartışmaya açarak, Türkiye refah devletinin krizini karşılaştırmalı bir yaklaşımla ele almaları beklenebilir.</p> <p>Özel sayıda makalelerin odaklanabileceği sorular şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>Yoksulluk ve yoksunluğun farklı tanımları ve göstergeleri? Bu farklı tanımların yoksullukla mücadelede etkileri nelerdir?</li> <li>Dünyada ve Türkiye’de var olan farklı eşitsizliklerin tespiti, etkileri ve mücadelesi nasıl mümkündür?</li> <li>Toplumsal dışlanma nedir? Eşitsizlikleri anlamada nasıl bir katkı sunmaktadır?</li> <li>Kesişimsellik, yoksulluk ve eşitsizliklere dair nasıl bir kavramsal çerçeve sunar?</li> <li>Yaşam seyri yaklaşımının yoksulluğun ve eşitsizliğin boyutlarını göstermede nasıl bir rolü vardır?</li> <li>Kadın, çocuk, genç, yaşlı gibi farklı gruplar açısından yoksulluğun etkileri nelerdir?</li> <li>Ne Eğitimde Ne istihdamda Ne yetiştirmede (NEİY) deneyimledikleri yoksulluk ve eşitsizlikleri hangi kavramsal çerçevelerle ele alabiliriz?</li> <li>Türkiye’de çalışan yoksulluğunun farklı gruplar açısından deneyimlenme biçimleri nelerdir?</li> <li>Türkiye’de yoksulluğun ve eşitsizliğin tarihsel izleklerini süren tartışmalar nasıl şekillenmektedir?</li> <li>COVID-19 salgının yarattığı tahribatın özellikle kırılgan gruplar üzerine etkileri nelerdir?</li> <li>İklim krizinin yol açtığı ve açacağı koşulların özellikle en dezavantajlı kesimler için etkisi nedir?</li> <li>Derinleşen yoksulluk ve eşitsizliklerle mücadeleye yönelik yeni bir toplumsal sözleşme tahayyülü mümkün müdür? Mümkün ise özellikleri neleri içermelidir?</li> </ul> <p> </p> <p>Sayı Editörleri: Başak Akkan, Saniye Dedeoğlu, Pınar Uyan Semerci</p> <p>Makale gönderimi için son tarih: 1 Nisan 2023</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-10-01Reflektif Altıncı Sayı Lansman Paneli
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/20
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-09-20Dergimiz Danışma Kurulu Prof. Dr. Aydın Uğur'u Kaybettik
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/19
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-08-12Makale Çağrısı: Kent Hakkı, Kamusal Alan, Feminist Şehircilik Cilt 4 Sayı 1 (2023): Şubat
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/18
<p>“Kent hakkı” kavramı 1960’lı yılların sonunda öğrenci hareketleri ile çalkalanan Paris’in politik ikliminde Henri Lefebvre tarafından ortaya atılmıştır. Kentte yaşayan tüm bireylerin gündelik hayatlarına dokunan haklar bütününü ve tartışmanın kökenini bu dönemde aramak yanlış olmaz. Başta Lefebvre olmak üzere, David Harvey, Don Mitchell, Neil Brenner gibi kent hakkı konusunda çalışan düşünürler, kentsel hayatın temiz hava, temiz su, konut, eğitim, katılım, altyapı, ulaşım, sağlık gibi bileşenlerinin kentte yaşayanlar açısından ihtiyaç temelli birer hak olduğunu ve bu doğrultuda mücadele edilmesi gerektiğini savunurlar. Örneğin David Harvey’e göre “Kent hakkı, kent kaynaklarına ulaşma bireysel özgürlükten çok öte bir şeydir: Kenti değiştirerek kendimizi değiştirmek hakkıdır. Ayrıca bireyselden çok ortak bir haktır çünkü bu dönüşüm kaçınılmaz olarak kentleşme süreçlerini yeniden şekillendirmek üzere ortaklaşa bir gücün kullanımına dayanır.” (<em>Asi Şehirler: Şehir Hakkından Kentsel Devrime Doğru</em>, 2013)</p> <p>Kent hakkının temel kazanım hedeflerinden ilki, toplumsal adaletin sağlanması üzerinedir. Toplumsal adalet sağlanmadığı sürece kent hakkından bahsetmek de mümkün olmayacaktır. Kent hakkı, her şeyden önce kentte yaşama hakkını imler. Fakat dahasını da ister: Kentte iyi ve eşit yaşama hakkı. Bu noktada kadınların kentte var olma mücadelesi devreye girer. Feminizmin ikinci dalgasıyla birlikte 1970’lerde kent çalışmalarıyla toplumsal cinsiyet mücadelesinin yollarının kesişmesi bu anlamda rastlantı değildir. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde kentin ve toplumsal cinsiyet rollerinin birbirlerini nasıl yapılandırdıklarına ilişkin feminist perspektifle sorulan soruların şehir plancıları, siyaset bilimciler, sosyologlar ve coğrafyacılar tarafından giderek artan bir şekilde ele alındığına tanık oluruz. Gillian Rose, Susan Buck-Morss ve Sasskia Sassen mekânın çok farklı ölçeklerde toplumsal cinsiyet rollerini nasıl yeniden ürettiğini ortaya koymakla kalmazlar; bu cinsiyetçi kategorileri aşmanın ipuçlarını da sunarlar.</p> <p>Son onyılda şehir hakkı ve kamusal alan kavramlarını patriarkinin sınırları dışına taşıyan çalışmaların yaygınlık kazandığını, üstelik sınır ihlalinin katı akademik kuralları kişisel deneyim ve deneme yazımıyla buluşturma çabasını da içerdiğini görebiliyoruz. Örneğin Lauren Elkin (<em>Flanöz: Şehirde Yürüyen Kadınlar</em>, 2018) ve Leslie Kern (<em>Feminist Şehir</em>, 2020) Türkçeye de çevrilen kitaplarıyla şehrin yirmi birinci yüzyıla has kimliğini incelerken sadece içerik açısından değil anlatı biçimiyle de taze bir bakış açısı sunuyorlar. Kern kitabının “Erkekler Şehri” başlıklı ilk bölümünde Jane Darke’ın 1996 tarihli “şehirlerimiz taşa, tuğlaya, cama ve betona kazınmış patriarkidir” sözünü aktarırken “İmkanlar Şehri” başlıklı son bölümde şehir hakkına dair feminist kazanımların dökümünü yapmakla kalmıyor, ihlale dair yeni kuşakların önünü açabilecek çıkarımlarda da bulunuyor.</p> <p><em>Reflektif</em>’in bu özel sayısında çeşitli disiplinlerden kent, kamusal alan ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının kesişiminde duran, özellikle feminist şehircilik perspektifine yeni soluk getirmeyi ve kent hakkı tartışmalarını güncel küresel krizler (iklim krizi, salgınlar, ekonomik krizler vb.) ışığında ele almayı hedefleyen yazılara yer vereceğiz. Aşağıdaki sorularla sınırlanmayan ancak bu sorulardan ilham alabilecek çalışmaları bekliyoruz:</p> <p>• Kentteki mekânın örgütlenmesi, kurumlar, iktidar ve otorite ilişkileri, aile yaşamı, kamusal-özel alan ayrımı, istihdam ve emek ilişkileri, güvenlik, ulaşım ve barınma gibi konuların cinsiyetçi ideoloji ve toplumsal cinsiyet ilişkileri ile bağlantıları nedir?</p> <p>• Kentlerin cinsiyeti olduğundan hareketle, adalet ve eşitlik sorunsalı bağlamında kent hakkını nasıl düşünebiliriz?</p> <p>• Şehircilik ve kentsel tasarım projelerini cinsiyet eşitliği bağlamında nasıl ele alabiliriz?</p> <p>• Kadın bedeni ile kent ilişkisi nasıl kurulur? Kadınların kent ile deneyimledikleri fiziksel, toplumsal, ekonomik ve simgesel engeller nedir?</p> <p>• Patriarka, kadın ve kent arasında nasıl bir ilişki var?</p> <p>• Toplumsal kadın hareketleri, cinsel şiddet ve güvenlik meseleleriyle kent ilişkisini nasıl kurguluyor?</p> <p>• Kentler, mekanlar değişiyor ve dönüşüyor. Peki kadınlar bu şehirlerde kendilerine nasıl yer buluyorlar? Dönüşen mahalle kavramı, mega kentler, sokaklar ve kentsel mekanlarda kadının var olma mücadelesi üzerine nasıl düşünebiliriz?</p> <p>• Toplumsal cinsiyete duyarlı kent politikaları (bütçeleme, konut, kreş, toplu taşıma, vb.) kadınların kent hayatına daha etkin katılımında nasıl rol oynar?</p> <p>• Kadının özgürleşmesi ve sokakla kurulan ilişki arasındaki bağlantı nasıl kurulabilir?</p> <p>• Kentsel mekanlarda kadının sinemasal ve popüler kültür temsiliyeti nasıldır?</p> <p>• Tehlikeler içeren kent algısı, genel emniyetsizlik ve tedirginlik hissi ile haber anlatıları, sosyal medya ve dizi/film örüntüleri arasındaki ilişki nedir?</p> <p>Sayı Editörleri: Aslı Tunç, Feride Çiçekoğlu, Burcu Kütükçüoğlu<br />Makale gönderimi için son tarih: 5 Aralık 2022</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-08-11Makale Çağrısı: Eleştirel Hümanizm ve Ekoloji
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/17
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-05-29Reflektif 5. Sayı Lansman Paneli
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/16
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-02-07Reflektif Altıncı Sayı Makale Çağrısı: Bilgi Düzensizlikleri ve İnfodemi
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/15
<p><strong> </strong></p> <p><strong>Reflektif Makale Çağrısı: Bilgi Düzensizlikleri ve İnfodemi</strong></p> <p> </p> <p>Günümüz dünyasını anla(t)maya çalışanlar, “yalan haber”, “ yanlış bilgi”, “hakikat sonrası”, “alternatif gerçekler” gibi kavramları daha sık kullanmaya başladılar, hatta bu kavramların bazıları “yılın kelimesi” bile seçildi. Bu kavramları tekil ve kendisine özgün olarak anlamaktan ziyade; farklı düzeylerde karşı karşıya kaldığımız bir dizi “bilgi düzensizliği” olarak görmek yaşanan karmaşayı ve bu karmaşanın toplumsal/siyasal sonuçlarını anlamamızı kolaylaştıracak.</p> <p> </p> <p>Bilgi düzensizliklerinin farklı türleri olan dezenformasyon, mezenformasyon, malenformasyon ve komplo teorilerinin başlangıcı neredeyse “haber” kavramının ortaya çıkışıyla eş zamanlı. Siyasal alanda, özellikle de popülist söylem ve performansın artışı ile bu tür bilgi düzensizliklerinin örnekleriyle sıklıkla karşılaşıyoruz.</p> <p> </p> <p>Yanlış bilgilerin yayılımı ile ilk defa karşılaşılmamakla beraber dijital araçların gelişmesi hayatımıza dair bilgi alma ve üretme konusunda önemli bir etki yarattı. Geleneksel ve ona eklenen sosyal medya araçları ile birlikte farklı biçimleriyle bilgi düzensizliklerine daha çok maruz kalıyor ve bilgiye en çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda, bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, kriz dönemlerinde veya karar verme süreçlerinde yanlış bilgi yayılımının hızlandığına şahit oluyoruz. Bilginin yayılımında medyanın yanında sıradan sosyal medya kullanıcılarının ya da algoritmalardan trollere ve botlara popülist söylemlerin kutuplaşmanın da etkisiyle pek çok değişik etkenin de rolünü görüyoruz.</p> <p> </p> <p>İnfodemi olarak kavramsallaşan “yanlış bilgi salgını”, COVID-19 pandemisi süresince toplumları tehdit eden yeni bir olgu haline geldi. İnfodemi, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kriz anlarında veya kritik dönemlerde insanların yanlış bilgilerin çoğalması sebebiyle güvenilir bilgi kaynaklarına ulaşamaması şeklinde açıklanmakta. Özellikle salgın sürecinde güvenilir ve doğru bilgi kaynaklarına ulaşamama hali birçok sorunu da beraberinde getirdi; kamu sağlığına ilişkin yarattığı tehdit kadar komplo teorilerinin yaygınlığı veya bireylerin farklı inanç sistemleri ile birlikte belirsizliklere işaret eden söylem ve tartışmalar korku, endişe, ayrımcılık, dışlayıcılık ve nefret söylemlerini arttırdı. Çeşitli motivasyonlarla bireylerin bilginin doğruluğunu kontrol etmeksizin Koronavirüs ile ilgili bilgi akışında rol alması ve paylaşması karar vericilerin ve sağlık çalışanlarının kaynak bulmasını ve bilgi kaynaklarının denetlenebilirliğini zorlaştırırken bireylerde tükenmişlik, anksiyete gibi durumlara da sebep oldu. Kriz durumlarına bağlı olarak yükselen endişe ortamında etkisini hızlandıran ve yaygınlığını önemli derecede genişleten infodemi farklı türleri ve yöntemleriyle bireylerin ve sosyal grupların olumsuz bir şekilde sağlığını, psikolojisini ve siyasi mekanizmaları zorlaştırdı.</p> <p> </p> <p>Bilgi düzensizlikleri ve İnfodemi, sadece sağlık alanında değil, yaşamımızı doğrudan etkileyen İklim Değişikliği, Aşı Karşıtlığı, terör saldırıları ve yangın, deprem gibi doğal afetler sırasında hem bireyleri/toplumları paniğe sevk etmesi ve hem de “doğru” tedbirlerin alınmasını engellemesi nedeniyle sağkalımsal bir sorun haline geldi.</p> <p> </p> <p>Yanlış bilginin zarar verme amacı olmadan yayılması; bir gruba, kişiye ya da örgüte kasıtlı olarak zarar vermek için yayılması veya doğru olan bilginin zarar verme hedefiyle yayılması gibi farklı türlerdeki bilgi düzensizliklerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkan infodemi “iyi olma” halini etkilemekte ve geleneksel ya da dijital medya kanalları aracılığıyla hızla farklı kesimlere ulaşabilmekte. Bu nedenle, hayatın birçok alanında, bilgi düzensizlikleri bir tehlike ortamı inşa ederken yanlış bilginin nasıl ve hangi biçimlerde yayıldığını, yanlış bilginin bireysel ve toplumsal olarak nasıl etkiler yarattığını ve yanlış bilgiyi engelleme yönündeki müdahale mekanizmalarını tartışmak önemini korumakta. Dolayısıyla, Reflektif’in yeni sayısında bilgi düzensizlikleri ve İnfodeminin oluşumunu, etkilerini ve toplumsal, ekonomik ve siyasal açıdan sonuçlarını irdelemeyi amaçlıyoruz.</p> <p> </p> <p>Farklı disiplinlerin aracılığıyla bilgi düzensizlikleri ve infodemi ile ilgili aşağıdaki konuları tartışan makalelere yer vermek istiyoruz.</p> <p> </p> <p>- Bilgi düzensizlikleri toplumsal ve siyasal “iyi olma” halini nasıl etkiliyor?</p> <p>- Bireyler ve karar verme süreçlerindeki aktörler bilgi düzensizliklerini nasıl deneyimliyor?</p> <p>- İnfodeminin şekillendirdiği toplumsal ve siyasal sorunlar nelerdir?</p> <p>- İnfodemi ve duygular arasında nasıl bir ilişki vardır?</p> <p>- İnfodemi ile mücadele yöntemleri nelerdir, hangi aktörler ve örgütler etkili olmaktadır?</p> <p>- İnfodeminin yayılımında medyanın rolü nedir? Medya içeriklerinin yanlış bilgi yayılımında nasıl bir etkisi olmaktadır?</p> <p>- Medya sistemlerinin ve bilgi üretiminin arasında nasıl bir ilişki vardır?</p> <p>- Bilgi düzensizlikleri ile mücadelede sağlık/medya okur-yazarlığının rolü nedir?</p> <p>- Popülizmin yükselişiyle bilgi düzensizlikleri arasındaki ilişki nedir?</p> <p>- Siyasal kurumlar ve mekanizmaların bilgi düzensizliklerine etkisi nedir?</p> <p>- “Hakikat-sonrası” dönemde “bilgi düzensizlikleri” ne anlama gelir?</p> <p>- Komplo teorileri ile bilgi düzensizlikleri arasındaki ilişki nedir?</p> <p>- Bilgi düzensizliklerini “güvenlik” paradigmaları açısından nasıl değerlendirilebilir?</p> <p>- Ulusal ve ulusötesi kurumların bilgi düzensizliklerine karşı “mücadele” biçimleri ve söylemleri nedir?</p> <p> </p> <p>Sayı Editörleri: Emre Toros, Tuğçe Erçetin, Emre Erdoğan</p> <p> </p> <p>Makale gönderimi için son tarih: 14 Nisan 2022</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2022-02-01Reflektif Beşinci Sayı Makale Çağrısı: Gündelik Hayatta Etik ve Ahlak
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/14
<p><strong>Gündelik Hayatta Etik ve Ahlak</strong></p> <p> </p> <p>“İyi hayat” ne anlama geliyor; nasıl anlamlandırılıyorlar nasıl kuruluyor? “İyi hayat” tahayyülleri ile “doğru” ve “yanlış” olguları arasındaki ilişki nedir? Birlikte yaşamak için evrensel olarak kabul edilebilecek belli toplumsal kurallar var mıdır? Bireysel kendini gerçekleştirme ve toplumsal iyi arasında oluşabilecek gerilimlerin nasıl üstesinden gelinebilir? Etik ve ahlak yüzyıllardır birer felsefe sorusu olarak karşımıza çıkıyor. Farklı felsefe gelenekleri içinde bu kavramlar çeşitli biçimlerde düşünüldü ve ele alındı. Günümüzde, Kant’ın Aydınlanma aklı aracılığıyla yalnızca üzerimizdeki “yıldızlı gökyüzünün” bilimsel gerçekliğine değil, aynı zamanda içimizde olduğunu varsaydığımız evrensel ahlak yasalarına da vakıf olma çabasının yerini eleştirel, estetik anlatı ve metaforlara dayalı, gündelik hayat deneyimlerinden ilham alan, iktidar ilişkileri ile örüntülenmiş çalışmalar aldı.</p> <p> </p> <p>Bu sayıda etik ve ahlak mefhumlarını sahaya indirmek ve gündelik hayat tezahürlerini incelemek istiyoruz. Buradaki tahlillerden hareketle etik ve ahlakı gündelik hayatın ayrılmaz birer bileşeni ve müzakere edilen, sosyal bilimsel kavramlar olarak ortaya koymayı amaçlıyoruz Bu müzakere süreçlerindeki tutarsızlıkları, muğlaklıkları, ilişkiselliği ve bağlamsallığı nüanslarıyla incelemek istiyoruz. Böylece, etik ve ahlak üzerine çok disiplinli bir tartışmaya sosyal bilimlerin katkısını öne çıkarmayı hedefliyoruz.</p> <p> </p> <p>Çeşitli disiplinlerden sosyal bilimlerin bu yaklaşımını benimseyen ve aşağıdaki sorulara yanıt arayan makalelere yer vereceğiz:</p> <p> </p> <ul> <li>Toplumsal hayatta yazılı kurallar (yasa, yönetmelik, vb.) ve yazısız kodlar (usul, racon, teamül, adet, vb.) nasıl temas ediyor? Bu temas kişilerin ya da toplulukların “doğru,” “haklı,” “iyi” gibi anlayışlarını nasıl besliyor?</li> <li>İktidarla faklı ilişkiler içinde olan insanlar kendi çıkar ve öncelikleri doğrultusunda, farklı bağlam ya da durumlara doğrudan bağlı olarak, “etik” ya da “ahlaklı” olarak değerlendirdiklerini nasıl müzakere ve ifade ediyorlar?</li> <li>Farklı grup aidiyetleri ya da sadakatleri (aile, cemaat, ulus, bölge, vb.) bireylerin etik ya da ahlak muhasebelerini nasıl yönlendiriyor; ne gibi çatışmalar doğabiliyor?</li> <li>Etik ve ahlak açısından açmazda olma halleri, sıkışmışlıklar nasıl çözülüyor, karar verme süreçleri nasıl işliyor?</li> <li>Sahada etik ve ahlakın dili ne? “İyi,” “doğru,” “haklı,” “adil” gibi sözcük ya da mefhumların yanı sıra ya da yerine, topluluklar bu değerleri ya da kanıları nasıl dile getiriyor ve deneyimliyor?</li> <li>Araştırmacılar etik ve ahlakın toplumda nasıl değerlendirildiği ve deneyimlendiği üzerine düşünürken kendi öznelliklerini, kendi “iyi” ya da “hakkaniyetli,” “adil,” ya da “doğru” algılarını nasıl konumlandırıyorlar?</li> </ul> <p><em> </em></p> <p>Şubat 2022 - Dergi Yayını</p> <p>Makale Teslim tarihi: 20 Ekim 2021</p> <p>Sayı editörleri: Yağmur Nuhrat, Gülay Uğur Göksel</p> <p><em> </em></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-07-16Reflektif Üçüncü Sayı Lansman Paneli
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/13
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-06-09Reflektif Üçüncü Sayı Lansman Paneli
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/12
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-05-29Reflektif Dördüncü Sayı Makale Çağrısı
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/11
<p><strong>Makale Çağrısı: “Çalışma”</strong></p> <p>Ekim 2021’de yayınlanacak olan dördüncü sayımızda disiplinlerarası bir perspektifle, içinde bulunduğumuz pandemi dönemi de dahil olmak üzere büyük bir değişim ve dönüşüm içinde olan “çalışma” temasını farklı boyutlarıyla ele almayı hedefliyoruz.</p> <p>Bu çerçevede çalışma/ma hakkı, çalışamama, esnek çalışma, evden /uzaktan çalışma, ev içi emek, emeğin prekarizasyonu, enformel/kayıt dışı çalışma, iş gücünün dönüşümü/değişimi ve değişmeyen çalışma alanları, yabancılaşma, çalışmanın geleceği ve çalışmanın anlamı başlıkları çerçevesinde çalışma/emek/iş kavramlarını tartışan makalelere yer vermek istiyoruz. Çalışmanın anlamı ve çalışmanın farklı tanımlarına dair hem teoriye hem de saha araştırmalarına dayanan makalelerin bu alandaki tartışmalara katkı sunacağı kanısındayız. Çalışma yaşamının hem yasal hem de kurumsal olarak düzenlenmesi, tüm bu düzenlemelerin sonuçları ve Türkiye’de düzenlenemeyen, kayıt dışı iş gücünün yaygınlığı ve bu durumun sonuçları da farklı örneklerle tartışmaya açılabilir.</p> <p><strong> </strong>Bu kapsamda aşağıda yer alan temalar ve sorularla, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla, bireylerin, sınıfların, grupların ve toplumların çalışma/çalışmama/çalışamama deneyimlerini ve kesişimsellikleri derinlemesine analiz edecek tüm makale önerilerinizi bekliyoruz. </p> <p><strong>Çalışmanın farklı anlamları nelerdir?</strong> Çalışma eyleminin kendisi mi? Çalışmanın sonucunda ortaya çıkan artı değer mi? Piyasada karşılığı olarak belirlenen bedel mi? Zaman içinde farklı dönemlerde çalışmaya verilen farklı anlamlar nelerdir? Günümüzde çalışmaya verilen yeni bir anlamdan söz etmek mümkün müdür?</p> <p><strong>Çalışmaya atfedilen değerler nelerdir?</strong> Bu değerlerdeki değişimlere dair neler söylenebilir? Farklı kültürlerin farklı çalışma anlayışlarından söz edilebilir mi? Tarihsel ve sosyolojik perspektiften çalışma ahlakı nasıl ele alınabilir? Çalışma ahlakından yola çıkarak modernleşme/devlet/kapitalizm üzerine düşündüğümüzde çalışma hakkında neler söylenebilir?</p> <p><strong>Çalışma bir hak mıdır?</strong> Çalışma bir özgürleşme aracı mıdır yoksa özgürleşmemiz önünde bir engel midir? Ödev ya da zorunluluk? Tembellik hakkıyla ilişkisi nedir?</p> <p><strong>Çalışan kim? İşçi kim?</strong> Çalışanı ve çalışmayanı tanımlayan nedir? Kim çalışıyor? Kim çalışamıyor? Kim çalışmıyor? Kim çalışmamalı? Enformel çalışma, serbest (freelance) çalışma, serbest meslek nedir? Yasadışı çalıştırılma tanımın neresinde yer alır? En kötü biçimleri de dahil olmak üzere çocuk işçiliği nedir? Ev içi emek, bakım emeği, kadın emeği, gönüllülerin emeği nerede konumlanır? Duygusal emek nedir ve nasıl deneyimlenmektedir? </p> <p><strong>İşsizlik nedir?</strong> İşsizlik nasıl ölçülür? Genç, kentli, eğitimli işsizler ve kadın işsizliği? Geçici işler ve işsizlik arasındaki ilişki nedir? Yeni mezunların iş deneyimleri nelerdir? “Deneyimsiz” olma deneyimi?</p> <p><strong> </strong></p> <p><strong>Çalışma ve gelir arasındaki ilişki nasıl bir tablo karşımıza çıkarıyor?</strong> Çalışan yoksullar? Temel gelir tartışmalarının alana katkısı neler olabilir?</p> <p><strong> </strong></p> <p><strong>Hukuken düzenlenmiş ve düzenlenmemiş çalışma ne anlama gelir?</strong> Çalışmanın yeni biçimlerinin güvence açısından nasıl düzenlenmesi gerekir? Olağanüstü dönemlerde çalışmanın ve emek piyasasının yeniden düzenlenmesine ilişkin neler söylenebilir?</p> <p> </p> <p><strong>Çalışmanın yaratmayla, kendini gerçekleştirmeyle olan ilişkisi nasıl açıklanabilir?</strong> Akademik üretim; sanatsal üretim iş midir? Sanatçı çalışan mıdır? Çalışmanın yaratmayla, üretmeyle olan ilişkisi nedir? Üre-tüketici (üretici-tüketici) kavramı çalışmanın bugünü ve geleceğini anlamaya katkı sunabilir mi?</p> <p><strong>Çalışmanın sosyal işlevleri üzerine neler söylenebilir?</strong> Çalışmanın sosyal kimliklere olan etkisi nedir? Mesleğin sosyal kimlik haline gelmesi üzerine neler söylenebilir?</p> <p><strong>Çalışmanın kariyer, meslek ve iş ile ilişkisi nedir?</strong> İlişkiler ve ayrışmalar; formel eğitimli bireylerin ne kadarı kendi mesleklerini icra ediyor/edebiliyor/etmek istiyor? Bunun üretim, yaratıcılık, iş yaşamı kalitesi ve özel yaşam kalitesi üzerindeki etkisi nedir? Çalışmanın getirdikleri, götürdükleri; çalışma yaşamı, fiziksel ve psikolojik sağlık, esenlik, yaşam kalitesi tanımları ne ifade eder?</p> <p><strong>Çalışmanın yaşlanma ve emeklilikle ilişkisi nedir?</strong> Yaşlanma ve emekliliğe bireyin uyumu kimler için kolay, kimler için zor sayılabilir? Yaşamın anlamı ve yaşam kalitesi bu süreçte etkili midir? Yaşlanan iş gücünün sahip olduğu “değerli bilgi”nin aktarımı nasıl sağlanır?</p> <p><strong>Çalışma/emek sanata nasıl yansıyor? </strong> Sinema başta olmak üzere farklı sanat alanlarında emeğin farklı temsilleri, yansımaları nasıl ele alınmaktadır?</p> <p><strong>Çalışma ve yurttaşlık arasında nasıl bir ilişki vardır?</strong> Göçmen emeği bu tabloya nasıl yerleşir? Göçmen emeğinin farklı biçimleri nelerdir? Mevsimlik gezici/geçici tarım işçiliği de dahil olmak üzere çalışmak için göç etmenin etkileri, sonuçları nelerdir?</p> <p><strong>Çalışmanın örgütler/kurumlar tarafından düzenlenmesinin etkileri nedir?</strong> Kurumsal yapılarda işin ve organizasyonun formel/enformel yapısı nasıl düzenlenir? Organizasyona/kuruma bağlılık/aidiyet ve/veya meslek aşkı ve işe tutku söz konusu mudur?</p> <p><strong> </strong></p> <p><strong>İnsan-iş ilişkisi nasıl tanımlanabilir?</strong> Yönetici-çalışan, yönetici-yönetici ilişkisi nedir? Toplum kültürü ve örgüt kültürü ilişkisi nedir? İş yaşamında yaşa, toplumsal cinsiyete, diğer demografik özelliklere, dezavantajlara bağlı ayrımcı pratikler nelerdir? Nepotizm nasıl tanımlanır?</p> <p><strong> </strong></p> <p><strong>Çalışanların örgütlenmesi, sendikal hareketler ve çalışmanın düzenlenmesi arasındaki ilişkinin ortaya çıkardıkları nelerdir?</strong> Örgütlenmiş emeğin çalışmanın düzenlenmesindeki gücü ve örgütsüz emeğin yalnızlığı nasıl açıklanır?</p> <p><strong> </strong></p> <p><strong>Çalışmanın dönüşümü ve geleceği için neler beklenmektedir?</strong> Teknolojik gelişmelerin ışığında farklı alanlarda emeğin ve çalışanın dönüşümü ve değişimi nasıl şekilleniyor? Yaratıcı endüstriler, Endüstri 4.0, Endüstri 5.0, platform ekonomilerinde çalışmanın aldığı yeni aldığı biçimler veya muhafaza ettiği eski yöntemler nelerdir?</p> <p><strong>Yeşil, gri, altın, kırmızı yakalılar kimdir?</strong> Dijital göçebeler (digital nomads) kimlerdir? Gelecekteki işlerde beceri uyumu/uyumsuzluluğu ve gelecek iş yaşamı tasarımları nelerdir?</p> <p><strong>Çalışmanın zamansal ve mekansal olarak değişimi konusunda neler söylenebilir?</strong> Esnek/uzaktan çalışma, çalışma saatleri ve zaman kullanımı nedir ve çalışmayı nasıl dönüştürür? Pandeminin bu değişime etkisi nedir ve pandemide emeğin farklı hallerine dair neler söylenebilir? Tüm değişimin içinde değişimin etkilemediği işkolları hangileridir? Gerçekleşen değişimle üretim içindeki en kırılgan grupların çalışma koşullarına nasıl etkileri olmuştur?-</p> <p> </p> <p><strong>Makale metni son gönderim tarihi: </strong>15 Temmuz 2021</p> <p><strong>Sayı editörleri: </strong>İdil Işık, Kübra Doğan Yenisey, Pınar Uyan Semerci</p> <p> </p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-05-24
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/10
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-05-03
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/9
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-05-03Reflektif İkinci Sayı Paneli Videosu Yayında...
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/8
<p>Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi'nin ikinci sayı paneli yayında. Konuşmacılar Alev Özkazanç, Hale Bolak, Pınar Uyan Semerci ve Emre Erdoğan</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-02-22Reflektif Üçüncü Sayı Çağrısı: Coğrafya Kader midir?
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/6
<p>Reflektif Sosyal Bilimler Dergisi'nin Haziran 2021'de yayınlanacak üçüncü sayısının konusu "Coğrafya kader midir?" </p> <p><img src="https://dergi.bilgi.edu.tr/public/site/images/admin/bildiritr-01-01.png" alt="" width="600" height="758"><img src="https://dergi.bilgi.edu.tr/public/site/images/admin/bildiritr-02-02.png" alt="" width="600" height="758"></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2021-02-01Reflektif Podcast Kanalı Yayında...
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/5
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2020-10-23Reflektif İlk Sayı Paneli Videosu Yayında...
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/4
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2020-09-19Reflektif, İkinci Sayı Yazı Çağrısı: Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/3
<p><img src="https://dergi.bilgi.edu.tr/public/site/images/admin/call01.jpg" alt="" width="1267" height="1600"></p> <p><img src="https://dergi.bilgi.edu.tr/public/site/images/admin/call02.jpg" alt="" width="1267" height="1600"></p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2020-09-18Reflektif Lansman Paneli - 18.09.2020
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/2
REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2020-09-17REFLEKTİF Yayın Hayatına Başlıyor
https://natrohosted4.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/announcement/view/1
<p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Güzel bir haberimiz var. Son bir yıldır farklı aşamalardan geçerek, uzun bir yolculuğun sonunda İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak hakemli bir dergi çıkarıyoruz. Disiplinlerarası, eleştirel ve umut ediyoruz nitelikli bir sosyal bilim dergisi olarak <strong>İngilizce ve Türkçe</strong> iki dilli olacak <strong>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi 1 Ekim 2020 </strong>tarihinde yayına başlıyor.</p> <p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Dergimiz küresel olarak akademik alanın daraldığı, sosyal bilimlerin “ikincil” olarak görüldüğü, “gerçek” ötesi tartışmalarının ve bilim karşıtlığının yaygınlaştığı bu dönemde; eleştirel bir bakış açısına sahip çalışmalara yer verecek, kendini daimi olarak “öğrenci” gören tüm araştırmacıların, akademisyenlerin çalışmalarını özgürce kamuoyuyla paylaşacağı bir ortam oluşturmayı hedefliyor.</p> <p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Aslında bilim insanlarının kendisiyle yüzleşmesinin, araştırma sorununun oluşturulmasında ve araştırmalarının yürütülmesindeki sorunlarının ve çözüm tercihlerinin kendisini nasıl dönüştürdüğünü serbestçe paylaşabilmesinin de öğrencilerimize bırakacağımız en önemli miraslardan biri olacağını düşünüyoruz.</p> <p class="gmail-m7333895940870427565gmail-m-5009612615887139263xmsonormal">Yazılarınız ve eleştirilerinizle dergimize katkılarınızı bekliyoruz!</p>REFLEKTİF Sosyal Bilimler Dergisi2020-04-18